-
Selamın Hello... Yok nan o öyle değildi.. Neyse inançlar üzerine konuşayım diye düşünüyodum ama ben inanç konusu açılınca genelde konu sürekli siyasete politikaya kayıyo, o nedenle yüzeysel ve kısa bir yazı olcak bu.
Ben konuya tamamen kendi bakış açımdan yaklaşarak irdelemek istiyorum. Tabiki de bu bakış açısının oluşmasında; okuduğum kitaplar, izlediğim belgeseller, çevremde yaşananlar gibi birçok faktör var ve bu faktörlerin bir araya gelmesiyle fikirlerim olgunlaştı. Bu konuya girmeden önce şunu belirtmek isterim ki; Her bakış açısına, her düşünceye ve inanca saygım var ve hiçkimseyi yargılamak, küçümsemek veya düşüncesini değiştirmek gibi bir amacım yok.
Öncelikle, çok çağdaş ve ileri görüşlü olduklarını düşündüğüm bir aile yapısından geliyorum, örneğin; ilkokula giderken birçok arkadaşım zorla camiye, namaza, kuran kursuna gönderilirdi ama benim ailem bu konuda hiçbir şekilde bana baskı uygulamadı. Bizimle beraber yaşayan dedem bana korktuğumda dua etmem gerektiğini ve meleklerin beni koruyacağını söylerdi, onun sayesinde şuanda bildiğim 4 dua ile bu yaşıma kadar geldim. Böyle bir ailede büyüdüm ve rahat olmamdan dolayı sorgulama yetisi kazandığımı düşünüyorum. Mesela ortaokul yıllarımda ingilizce ve matematik öğretiyorlarmış diyerek 4-5 genç insanın yaşadığı evlere ders çalışmaya gittiklerini öğrendiğim arkadaşlarımdan "B" beni davet etti. Bende ders çalıştırıyorlarsa zararlı değillerdir diye düşünerek beraber bu derslere gittim, ilk 3 gün bi anormallik yoktu. Önce ingilizce sonrasında da matematik çalışıp sosyal bilgiler gibi toplumsal olgulardan ve büyüklere saygılı olunmasından flan bahsedip evlere gönderiyorlardı bizi. Sonra dördüncü gün yani "Cuma" günü ingilizce dersinden sonra ellerinde 5-6 tane Walkman ile geldiler. (Walkman; taşınabilir kasetçalar) ve haydi gençler bu kadar ders yeter şimdi ufkumuzu genişletecek birşeyler dinleme zamanı diyerek bu Walkman 'leri bize dağıttılar. Kulaklığı taktığımda anlam veremediğim ama ahenkli bir melodiyle arapça sözler duyduğumu hatırlıyorum, ilahi dinletiyorlardı bize, fakat ben o dönem ne olduğunu ve ne anlama geldiğini bilmediğim için ahenkli melodiye kapılıp bayaa dinledim. Sonra haydi gençler abdest alalım hep birlikte namaz kılmaya camii ye gideceğiz dediler. Ben bi anormallik olduğunu düşünerek gitmek istemedim. Zaten ne namaz kılmayı ne de abdest almayı bilmiyordum. Beni ikna etmek için çok çaba sarfettiler ama ben utandığım için ve oraya ders çalışmaya gittiğimi düşünerek bu ısrarlardan rahatsız oldum ve sanki beni alıkoyacaklarmış gibi korkarak defterimi alıp bir hışımla çıktım evden ve kendi evime gelene kadar koşarak geldim. Çoook sonraları öğrendim ki, "Abiler" dedikleri Fetoş oluşumuydu bu. Herneyse bu olayı anlattım çünkü aslında benim dine karşı bakış açım ve ilk tavırlı duruşum orada meydana çıkmıştı. Her ne kadar amaçlarını o zamanlar bilmiyor olsam da bunu yaşamış olmak hem değişik bir anı hem de düşününce insanları nasıl bir toplum psikolojisi içine sokarak bazı şeyleri kabullendirme yoluna gittiklerini görmüş oldum.
Bu olay orta okul 1. sınıfta hemen hemen sene başında olmuştu. Aynı sene din dersi için derse başka bir öğretmen girmeye başladı. Yani olayların üst üste gelmesi biraz benim açımdan farklı kutuplara ayrılmama neden olacaktı. Yeni din öğretmeni "R.K" badem bıyıklı ve çok sert bir öğretmendi. Hem bağırıp çağırıyor hem de dayak atıyordu. Bir gün sırat köprüsünü anlatırken "günahkarlar için Kıldan ince Kılıçtan keskindir" dedi. Ben dayanamadım "hocam kıldan ince bişey olamazki" dedim. Bana Yaratan herşeyi yapabilir "o köprü kıldan ince kılıçtan keskin olacaaaaak" diye bağırırken hocam çok saçma dedim. Beni bi güzel dövdü :D ... Zaman zaman çok boş konuştuğum doğrudur :) . Ama bu sorgudan ve dayaktan sonra iyice hırs yapıp önce büyüklerime sordum eve gidince. Babam dayak yediğimi öğrenince olay çıkarttı. Okul müdürü babama öğretmeni de değiştiremeyiz sınıfıda değiştiremeyiz, tek alternatif bir dilekçe yazın oğlunuzu din dersinden muhaf tutalım demiş. Babam o günün akşamı beni karşısına oturtup istersen din dersine girmemeni sağlayabilirim dedi. Bende adamdan korktuğum için olur girmeyeyim dedim. Sonrasında değişen hocalar oldu ama ben gene de bu dersten muhaf olmak istediğimi söyleyerek Lise yılları dahil olmak üzere din derslerine girmedim. Sonrasında ne oldu derseniz hiç birşey olmadı.
Konuyu toparlayacak olursak; bu durum ilk zamanlar sadece dersten muhaf olmaktan ibaretti. Fakat sonraları sorgulamaya başladım. Bir yaratıcı, hatta insanı yaratmasını geçtim dünyayı, gezegenleri, tüm evreni ve kainatı yarattığı düşünülen yaratıcı, tüm bunların yanında boyut ve fiziksel olarak bir kum zerresi kadar bile olmayan bizlerin günde 5 vakit eğilip kalkmamızı neden istemiş olsun. "Ol dese Olmaz mıydı?" bu soru kafama takıldığı için araştırmaya başladım. Din kelimesi, inanç kelimesi, tanrı , allah gibi kelimelerin geçtiği her kitabı okumuşumdur, her belgeseli izlemişimdir, her filmi ve 4 kitabı izleyip incelemişimdir. Ve sonuç olarak ben kendime göre doğru olanı bulduğumu düşünüyorum. Samimi olduğum arkadaşlarımla bu konularda uzun uzun konuşup fikir paylaştım hatta inançlı birçok arkadaşım bana "ben buna cevap veremiyorum, bi abim var bi tanıdığım var onla biraraya gelelim o da dahil olsun bu sohbete" diyerek kendilerinden daha bilgili olduklarını düşündükleri kişilerle de görüştürdüler beni. Fakat sonuç hep aynı; inancı olan kişiler bi noktadan sonra "Haşaaa bunu konuşmak düşünmek bile günah" diyerek konuyu kapatıyor veya "inanç sorgulamadan kabul edilen ruhani birşeydir" diyerek geçiştiriyordu. Anladım ki kendi inandığınız şeye başka bir insanla aynı pencereden bakamıyorsunuz. Bu nedenle herkese her inanca her düşünceye saygı duyuyorum. Ama ben inanmıyorum. Bu yazıyı bi sonuca bağlayamamış gibi hissediyor olsam da. Şimdilik bu konuyu burada kapatıyorum. Hade öperler.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder